11 Ekim, 2020

Buralardayım :)


Selamlarr… Blogu unuttuğumu falan düşünmüş olabilirsiniz ama merak etmeyin unutmadım sadece biraz fazla yoğunum. Kafam fazla dolu olduğu içinde aklımdan yazacak bir şey geçmedi haliyle. Ama ben genelde anlık yazılar yazıyorum hemen aklımdan geçenleri not edenlerdenim. Şimdi de sizinle geçenlerde yazdığım bir yazıyı paylaşayım öyleyse.


Görüyorum ki bazı insanlar büyüse de hiçbir olgunluk gösteremiyorlar. Bazen insanların bu kadar çıkarcı olmalarına gerçekten üzülüyorum. İçlerinde hiçbir zaman en ufak bir sevgi taşıyamayacaklarını görmek üzücü. Bazı insanların kini kendisine de zarar veriyor fakat farkında bile değiller. Fazla ego, fazla nefret gördüğüm insanları elimin tersiyle itmişimdir hayatımdan her zaman. Farkediyorumda tahammül seviyem zamanla daha da düşmüş olabilir. Bazen insanlar öyle bir zamanda öyle bir davranıyorlar ki, artık eskisi gibi olamaz asla diyorsun. Ben böyle dediğimde tam da böyle oluyor. Bir kere soğursam hep o tesir kalıyor. Mevlana’nın şu sözünü çok seviyorum "Güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür’’. Keşke etrafımızdaki herkes böyle olsa, böyle düşünse diyorum kimi zaman.

Şunu da not olarak ekleyeyim buralardayım aslında ama derslerim fazla yoğun, vaktim genelde öyle geçiyor bloga çok uğrayamayabiliyorum. Hazır haftasonuyken biraz buralarda dolanayım dedim. Siz neler yapıyorsunuz? Umarım sağlığınız, keyfiniz hepinizin yerindedir.

05 Ekim, 2020

Uzaktan eğitim

 Bugün benim uzaktan eğitimimin ilk günüydü. Sabah 9da dersim vardı. Okula giderken erken kalkmak zor gelmiyordu ama böyle olunca bir garipsedim. Bloga girecek vakitte bulamıyorum. İlk günden 5 çizim bir de sunum ödevim oldu. Atölyede olmadığımız için yağlı boya yapmayacakmışız. Bu durum da beni üzdü açıkçası. Evdekiyle atölyedeki işleyiş birbirinden oldukça farklı. Zaten ilk girdiğimizde birçok okulun sitesinde olduğu gibi bizim site de çöktü, sonradan girebildik sisteme. Nasıl ilerleyecek bu gidişat bilmiyorum. Birazdan çizim yapmaya gideceğim. Umarım hepinizin günleri güzel geçiyordur. 

28 Eylül, 2020

AĞAÇ EV SOHBETLERİ #58

 


 Bu haftaki ağaç ev sohbetlerinin konusunu sevgili https://benandromeda.blogspot.com/  belirlemiş. Onun yazısınıda buraya bırakıyorum.  https://benandromeda.blogspot.com/2020/09/agac-ev-sohbetleri-58.html 
   
    Konu: Hangi mevsimin insanısınız, neden?

 Ben en çok ilkbahar mevsimini seviyorum. Havaların yavaş yavaş ısınmaya başlaması, ılık ılık esen rüzgarlar, etrafın yeşermesi, çiçeklerin açması... Tüm bu olaylar benim içime huzur veriyor.  Ocak ayında doğmuş olmama rağmen kış insanı olduğumu düşünmüyorum. İlkbahar tam benlik. Yazın bunaltan sıcağı değil, kışın soğuğu değil tam ortada. Ben kesinlikle ilkbahar insanıyım. Hatta ilkbahar mevsiminde daha da neşeli oluyorum diyebilirim. Her yerde çiçekler, tam bir doğal manzara. Yazımı da Sabahattin Ali'nin sözüyle sonlandırmak istiyorum. ''İlkbahar gibi bir mevsimi olan bu dünya üzerinde yaşanmaya değer. Ne olursa olsun...''



25 Eylül, 2020

Kendine Zaman Ayırmak

 Güzel bir güne uyandığını düşünmek istedi. Farklı bir enerji hissediyormuş. Kahvaltı yapayım ki zinde olayım diye geçirdi içinden. En sevdiği peyniri çıkardı dolaptan, reçeller, domates salatalık, canı ne istediyse onlar vardı sadece. Bir yandan kahvaltısını yaparken, bir yandan da e postalarını kontrol ediyordu. Bugünü kendine ayıracaktı öyle geçirmişti içinden. Ne isterse öyle olacaktı tüm gün. Telefonunu sessize alacaktı. Kendi kendisiyle vakit geçirecekti sadece... Ortalığı toparladıktan sonra kalan dakikaları sevdiği müziklerle hareketlendirmeye başladı. Biraz daha açtı sesi ve işte o şarkı çalmaya başladı... https://www.youtube.com/watch?v=RBumgq5yVrA


 Hangi dakikaları kendimiz için ayırıyoruz? Oradan oraya koştururken her detayı hatırlıyoruz da kendimizi unutuyoruz ya bazen. Ne yapmak istediğimizi, nerde olmak istediğimizi atlıyoruz. Bir saatte olsa kendimiz için ayırsak ya! Hani ilkokulda çalışma programı yaparken boş zaman yazardık ya onun gibi bir şey uygulasak ya kendimize. Yaşımız büyüdükçe boş dakikalarımız azalıyor gibi. Oysa biz de küçükken sanırdık ki  büyüyünce her şey istediğimiz gibi olacak. Bugün bir farklılık mı yapsak ne? Şu şarkıyı hepimiz dinleyelim de kendimize bir saat ayıralım, aynı küçükken boş zaman dilimlerinde olduğu gibi :)

22 Eylül, 2020

AĞAÇ EV SOHBETLERİ #57

 


  Bu haftaki konu sevgili DeepTone'dan gelmiş. Onun yazısını da buraya bırakıyorum. https://sadevederin.blogspot.com/2020/09/agac-ev-sohbetleri-57.html?m=1

"Roman okumak mı daha keyifli, film izlemek mi?"

Bence roman okumak çünkü romanlardaki karakterleri, olayları kendi kafamızda kendi istediğimiz gibi canlandırabiliyoruz. Filmlerde ise kurgulanmış, onların canlandırdığı senaryoları izliyor oluyoruz. Evet film izlemekte çok keyifli ama ben roman okumaktan daha çok keyif alıyorum diyebilirim. Hayal dünyasına daha çok dokunuyor romanlar bir nevi kendi karakterlerimizi oluşturuyoruz. Bundan dolayı tercihim romandan yana oldu. 

18 Eylül, 2020

Manzara resmim🍀

 Bugün sizlerle yeni yaptığım bir tuvalimi paylaşmak istiyorum. İlk manzara resmi deneyimim oldu, daha önce hiç yapmamıştım ama çok keyifliydi diyebilirim. Ne demiş Claude Monet " Sanırım çiçeklere karşı ressam olmak gibi bir borcum var."






 


15 Eylül, 2020

AĞAÇ EV SOHBETLERİ #56

 


 Bu katıldığım ilk Ağaç Ev Sohbetleri olacak. Daha öncekilere katılmaya pek fırsatım olmamıştı. Sevgili blog arkadaşımız Sade ve Derin / Deeptone belirlemiş bu haftaki konuyu bende katılmak istedim. Onun yazısına da buradan ulaşabilirsiniz. Ağaç ev sohbetleri -56

"Nasıl okuyorsunuz blogları?"


 Yaklaşık olarak 1 - 2 aydır blog ailesinin içindeyim. Blogumu ilk açtığımda bu kadar sevecen insanların bir arada olduğundan gerçekten haberim yoktu. Bloga katılan herkese çok sıcak yaklaşılıyor. Mesela artık birkaç gün yazı yazmasam kendimi kötü hissediyorum, blog yazmak benim için yapmam  gereken bir sorumluluk gibi oldu. 

 Düzenli bir blog okuma saatim yok öyle ama gün içinde fırsat buldukça mutlaka bloga bakıp genel olarak ilgimi çeken yazıları okuyorum. Takip ettiğim blogların paylaştığı yazıların hepsine bakmaya çalışıyorum.  Sonra yazılarını sevdiğim kişilerin blog sayfasına bakarım, yeni yazıları var mı diye. Bazen yazılarını okuyup yorum yapmadıklarımda olabiliyor. Gerçekten ilgimi çeken bir şey varsa ama mutlaka yorum yaparım. Takip ettiklerime elimden geldiğince yorum yapmaya çalışıyorum. Çünkü insan yazısı okununca ve yorum yapılınca mutlu oluyor. Kendi yayınıma yorum yapanların bloglarını ziyaret edip yazılarını okuyorum. Bazı yazılar sanki kitap okuyormuşsun gibi oluyor. O yüzden yazıların bana katkısı olduğunu düşünüyorum. Yani anlayacağınız her zaman aralığında blogta aktif olmaya çalışıyorum aslında. 

12 Eylül, 2020

Neler yapıyorum?


 Kaç gündür yazamıyorum, ya da yazmıyorum bilemedim. Birkaç gün önce liseden arkadaşlarımla buluştum. Ocak ayından beri görüşmemiştik. Corona tabiki sebebi. Sonra üniversitemin alacağı kararı bekledim. Derslerim online olacak. Böyle olmasını bekliyordum zaten. Olması gereken bir karardı ama ne bileyim işte bir yanım buruk derler ya öyleyim galiba. Bugün yurtta kalan eşyalarımı almaya gittim. Dosyalarım, resimlerim... Bir aydan az bir süre sonra uzaktan eğitim başlar. Isınamadım bu uzaktan sisteme. Yapacakta bir şey yok bir yandan. Sağlık daha önemli sonuçta. Her şeyin düzelmesi tek temennim diyebilirim. Bir manzara resmi yapıyorum bu aralar. Canım sıkılmasın diye aldığım bir tuval vardı onu değerlendiriyorum. Kısa bir süre sonra da paylaşacağım burada resmimi, umarım beğenirsiniz.

02 Eylül, 2020

Eylül Ayı 🍁

 

 Bugün Eylül ayının ikinci günü. Eylül özel bir ay. Farklı mevsimlerde, insanın içinde farklı duygular oluyor. Eylül bunların karışımı. Biraz sıcaklık, hafif ılık rüzgarlar. Sonbaharın gelişi. Yerlerde savrulacak sararmış yaprakların gözümüzün önünde canlanması. Bir yılın daha sonuna doğru yaklaştığımızın habercisi Eylül.

 
 Eylül; kimine göre sadece bir ay, kimine göre sadece bir isim,  başka bir taraftan bakınca çok özel bir roman, kimisi için bir şairin  en duygulu zamanında yazdığı dizelerinin ilk kelimesi. 

 Eylül tüm anlamların bir arada bulunması bence... Çünkü kavramlar bizim ona verdiğimiz değerle anlam kazanır. 

28 Ağustos, 2020

Puantiyeler Kraliçesi Yayoi Kusama

 Birkaç gün önce güncel bir sanat dergisinde Yayoi Kusama'nın çizgi romana konu olacağını gördüm. Bu yüzden de hazır gündemdeyken, çok ilgi çeken bir sanatçı olan Yayoi Kusama hakkında bilgiler paylaşmak istedim.


"Sanat skalası çok geniş olan isimlerden. O, avangart sanatın en büyük temsilcilerinden. Minimalist, feminist sanatın, pop-art’ın öncülerinden olarak da gösteriliyor. Resim, heykel, kolaj, doğada yerleştirmeler, şiir, roman, sinema etkili olduğu alanlardan birkaçı."



1973'ten bu yana çalışmalarını Tokyo'da sürdüren Kusama, yaşadığı mental sorunlardan dolayı kendi isteğiyle stüdyosunun yanındaki bir hastanede yaşıyor. "Sanat olmasaydı kendimi çoktan öldürürdüm" diyen Kusama, aynı zamanda romancı ve şair.

"İki boyutlu olan resim sanatı, Yayoi Kusama’nın eserlerinde gerçeklik algısını dezenformasyona uğratır, zihinsel algısallığın ve mantığın bilinç dışına çıkmasına yol açar. Bu düşler tarlasındaki fizik dışı imgeler, bastırdığınız anılar, unutmaya çalıştığınız bazı olaylar, yalanlarınız, suçlarınız, hatalarınız, ayıplarınız vardır. Şizofren kişi, bunların arasında kalır ve kendine böyle bir dünyadan sürekli sesler geldiğini, gözünün önünde tuhaf nesneler belirdiğini zanneder. Yayoi Kusama da tamamen buradan beslenir, diyebiliriz. Ancak onun bu düşsel zenginliğini, geniş hayal gücünü, yaratıcılığını sadece şizofren ve takıntılı olmasına bağlayamayız."
"Eserlerinde sıklıkla kullandığı puantiye ve nokta desenlerini her disiplinde uygulayarak, düşündüklerini tablolarında, duvarlarda ve daha sonra çeşitli objelerde yaşatmaya devam etti. Döneminin ruh haline göre çeşitli disiplinde çalışma yapmasına ve başarılı olmasına rağmen çalışmaktan hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Olağanüstü çalışma azmi, işlerinin güncel sanat anlayışında kabul görmesi, onu hep zirveye taşımıştır."https://youtu.be/EjPDTKdcjUA