Yazılarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazılarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Mayıs, 2022

Duygularımız, Seçimlerimiz..

 

 Uzun zamandır yoktum. Belki olmak istemedim. Kendi seçimimdi. Bu aralar bana ne iyi gelirse onu yapıyorum. Bu zaman aralığında bloga ara vermek belki de iyiydi. Yazdıklarım oldu fakat paylaşmadım. Bugünse içimden bir şeyler paylaşmak geliyor. Herkese iyi okumalar ve sevgiler :) 


 Duygularımızdan korkuyoruz… Yani sizi bilmem ama ben galiba korkuyorum. Hissettirdikleri ağır gelebiliyor. Kaçacak yer aradığım çok oluyor. Bazen de çok doruk noktalarda yaşıyoruz. İnsan değişik bir varlık gerçekten. O kadar değişkeniz ki. Zaman zaman içimiz buzdan bir şato, zaman zaman kızgın bir alev gibiyiz. E tabi bazen de bahar bahçe. Ama anladım ki en kötüsü bunlardan kaçmak. Kendine ket vurup hiçbirini hissedemeyip yaşayamadıktan sonra bir anlamı yok. Bugün tüm duygularımı hissetmeyi seçiyorum. Üzüntülerimi yaşadıktan sonra geriye baktığımda ders çıkardığımı görebilmeyi istiyorum. Bugün cesaretli olmayı seçiyorum. Bazen insanlar kendimizi yetersiz hissetmemize neden olabiliyor. Şimdi okurken insanların dediklerine kulak verme diyeceksiniz belki. Ama hangimiz az da olsa dış söylemlerden etkilenmiyoruz ki? Ben bugün denemeyi seçiyorum. Her ne olursa olsun kendi kendime öğrenmeyi seçiyorum.

24 Ekim, 2021

Yazılarımdan 'Kaybolmak'

 

Merhabalar. Bugün de müzik dinlerken öylece yazdığım bir yazıyla karşınızdayım. Bu arada genelde yazı yazarken müzik dinlerim hatta sizin yazılarınızı da okurken bir yandan dinliyorum. Sanki daha etkili oluyor benim için alışkanlık gibi:) 

 Kaybolmak… Zihinde, bilinçaltında, her yerde kaybolmak. Kayboldum şu sıralar. Bedenimle zihnim çakışıyor sanki. Elimden gelen bir şeyler var belki ama halledemiyorum. Üstesinden geleceğim dediğim ne varsa üstüme bir bir yıkılıyorlar. Bense sadece eziliyorum. Yapabildiğim tek şey yazmak. Yazarak atıyorum içimden. Dilimizin ucuna gelipte söyleyemediğimiz ne çok şey var değil mi bu hayatta? Bu böyle devam mı etmeli? Şanslı olduğumu düşündüğüm o anlardan birine denk geldik ne tesadüftür ki. Hem bu kadar kaybolduğumu hissedip hem de ne kadar şanslı olduğumu düşünmem ne kadar normal bilmiyorum. Zihnim yine karışıyor işte. Neden şanslı olduğumu düşündüğüme gelirsek; yazabiliyorum ya… Birilerine anlatabiliyorum sanki o an yazıyorum ve içimden çıkıyor. Birikintilerden bazıları kopup uzaklaşıyor. Bilinçaltımın çöplüğünden birkaç cümle, birkaç satır, birkaç kağıt hatta birkaç mürekkep dökülüyor. 

23 Ekim, 2021

Herkese tekrar merhaba :)

 Uzun bir aradan sonra merhabalar.

Önce biraz bu arada neler yaptığımı falan söyleyeyim diyecek olursam koşturuyorum. Yani bir süre bloga hiç bakmadım ama aşırı meşgul olduğumdan da değildi bazen insan ara vermek istiyor falan ya onun gibi bir şey belki de. İki gün önce çok güzel bir haber aldım BASE'nin güzel sanatlar fakülteleri ve liseleri için düzenleyeceği sergiye bir çalışmamı göndermiştim ve seçildim. BASE 'Genç Bakış' sergisinde ben de varım:) 

Öyleyse şimdi de geçenlerde öylece karaladığım küçük bir şiirimi paylaşayım sizinle. 


Yeniden doğmaya çalışan güneş

Yeni filizlenmiş bir tohum

Yeni bir umut, yeni bir başlangıç

Şimdi hissediyorum tüm bunları

Gövdesinde serinlediğim ağacın kolları altında

Boynuma ılık rüzgarlar çarpıyor

Hissediyorum ya baharın gelişini

Diyorum yeni bir zaman

Yeni bir zamanın başlangıcındayız

Her yeni döngüde güzel değişimlere muhtacız

 


05 Şubat, 2021

Kelime Oyunu 10- Yeni Yeni Öğreniyorum

 Bu haftanın kelimelerini EsTen vermiş. Ben de ilk defa katılıyorum. Kelimeler: Parmak ucu, ruh, veda, sevilmek, satır. Umarım yazımı beğenirsiniz.


 Parmak uçlarından tüm vücuduna doğru yayılan bir kasılma, ruhunu adeta dolduran bir korku sardı. Bu sıradan bir şeydi onun için artık. Herkeseydi öfkesi. Bu dünyaya gelmesinden başlayıp, neden sevilmeyi beceremediğine kadar uzayıp gidiyordu. Tüm bu birikimlerin patlamasıydı. Her yıl, bedeninden hesabını sorar gibi boğazına düğümlendi. Panik hali yayıldı yine tüm bedenine. Bu atakları ara sıra geçirirdi. Nedenini bazen çok iyi bildiğini söyler, bazen de olur olmadık zamanda tutuyor işte derdi. Yatağın yanındaki kahverengi sandalyeye tutunarak oturdu. Dizlerinin titremesini hissedebiliyordu. Başı daha fazla dönmesin diye gözünü önündeki masada duran kağıtlara doğru sabitledi. Rengi sararmış gözleri fırlayacak kadar açılmıştı. 

 Yıllar önce veda etmişti aslında hayata. Birkaç yıldır sadece yaşayan şey bedeniydi. Oradan oraya yürüyebilen bir bedenden ibaretti sadece. Sevdikleri hayattayken hiçbirinin kıymetini bilmemişti. Ama tam da birkaç yıl önce işte… Onları kaybettiğinde günden güne bunu daha net anladı. Ruhunda yaşama tutunmuş en ufak bir belirti bile kalmadı. Ruhu aslında sevdikleri gibi hayata veda etmişti çoktan, bedeni ayakta durmaya çalışsa da. Sevdikleri dediğime bakmayın ama siz. Hayattayken sevemeyip kaybedince sevdikleri desem daha doğru. Kağıtlara doğru sabitlediği gözlerini çevirdi. Eski siyah çekmecenin kulbunu tuttu açmak için. Fazlasıyla eskimiş olacak ki elinde kaldı tuttuğu gibi. Zar zor çekmeceyi açarak bir tükenmez kalem çıkardı. Son birkaç yıldır belkide düzgün yaptığı tek iş yazı yazmaktı. Tarih atarak başladı yazısına. Satırlarını yazarken çok da  düşünmedi zaten. 

Ve boş kağıda şunları sıraladı. ‘‘Hiç sevmeden sevilmeyi bekledim. Kaybetmeyeceğimi düşünerek hareket ettim.  Bir başıma sevilmeyi bekliyorum yine. Bunları biri okusa bana gülerdi. Ben de hep güldüm. Acınası halime gülüyorum yine. Baksana neye tutsam elimde kalıyor. Birde konuşuyorum kendi kendimle şimdi de. Sanki görecekler gibi baksana falan diyorum. Artık sadece bu hayatta öğrendiklerimi yazıyorum. Yaşarken öğrenemeyip, ruhum öldükten sonra öğrendiklerimi yazıyorum. Deli sanan da olabilir beni. Ama ben de daha yeni yeni öğreniyorum. Sevmeyi de sevilmeyi de yeni yeni öğreniyorum…’’


06 Kasım, 2020

Erteleme hayatını

 


 Çok mu sorguluyorum bazı şeyleri hayat akıp giderken. Fazla mı kontrollüyüm diyorum içimden. Sonra böyle olmam gerektiğini düşünerek cevaplıyorum yine her zamanki sorumu. Fazla hırs yapıyorum ya bazen, hemen ardından da umursama diyorum. İnsanın kendini değiştirmesi zormuş ya. Evet, çok zor. Olmuyor. Fazla inat etmesene diyorum, fazla düşünmesene. Elimde değil ki. Tabi ki kendimi değiştirmek değil mesele; neden değişmek isteyeyim ki zaten? Sadece bazen kendimi fazla yıpratıyorum.  

 Dünyada olup biten üzücü şeyleri gördüğümde de diyorum işte abartmayacaksın hiçbir şeyi. Hiçbiri bitmeyecek gibi davranmayacaksın. Öyle savunmasız bir anında her şey son bulabiliyor. Yakınlarda İzmir’de olan deprem mesela. Ne çok insanın hayalleri vardı. Ne çok planları vardı ama son buldu işte. Akışına bırakmak gerekiyor aslında da planlar olmadan da yaşayamıyoruz. En önemlisi de ertelememek işte. Sonra olur diye, sonra söylerim diye. Belki de söylememiz gereken çok şey varken, yaşamayı çok istediğimiz günler varken son bulacak işte hayatımız…

 O yüzden sözüm sana sevgili okur: Gerçekleştirebileceksen eğer istediklerini elini çabuk tut. Dilinin ucundaysa söyleyeceklerin hemen söyle, erteleme hayatını.

11 Ekim, 2020

Buralardayım :)


Selamlarr… Blogu unuttuğumu falan düşünmüş olabilirsiniz ama merak etmeyin unutmadım sadece biraz fazla yoğunum. Kafam fazla dolu olduğu içinde aklımdan yazacak bir şey geçmedi haliyle. Ama ben genelde anlık yazılar yazıyorum hemen aklımdan geçenleri not edenlerdenim. Şimdi de sizinle geçenlerde yazdığım bir yazıyı paylaşayım öyleyse.


Görüyorum ki bazı insanlar büyüse de hiçbir olgunluk gösteremiyorlar. Bazen insanların bu kadar çıkarcı olmalarına gerçekten üzülüyorum. İçlerinde hiçbir zaman en ufak bir sevgi taşıyamayacaklarını görmek üzücü. Bazı insanların kini kendisine de zarar veriyor fakat farkında bile değiller. Fazla ego, fazla nefret gördüğüm insanları elimin tersiyle itmişimdir hayatımdan her zaman. Farkediyorumda tahammül seviyem zamanla daha da düşmüş olabilir. Bazen insanlar öyle bir zamanda öyle bir davranıyorlar ki, artık eskisi gibi olamaz asla diyorsun. Ben böyle dediğimde tam da böyle oluyor. Bir kere soğursam hep o tesir kalıyor. Mevlana’nın şu sözünü çok seviyorum "Güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür’’. Keşke etrafımızdaki herkes böyle olsa, böyle düşünse diyorum kimi zaman.

Şunu da not olarak ekleyeyim buralardayım aslında ama derslerim fazla yoğun, vaktim genelde öyle geçiyor bloga çok uğrayamayabiliyorum. Hazır haftasonuyken biraz buralarda dolanayım dedim. Siz neler yapıyorsunuz? Umarım sağlığınız, keyfiniz hepinizin yerindedir.

25 Eylül, 2020

Kendine Zaman Ayırmak

 Güzel bir güne uyandığını düşünmek istedi. Farklı bir enerji hissediyormuş. Kahvaltı yapayım ki zinde olayım diye geçirdi içinden. En sevdiği peyniri çıkardı dolaptan, reçeller, domates salatalık, canı ne istediyse onlar vardı sadece. Bir yandan kahvaltısını yaparken, bir yandan da e postalarını kontrol ediyordu. Bugünü kendine ayıracaktı öyle geçirmişti içinden. Ne isterse öyle olacaktı tüm gün. Telefonunu sessize alacaktı. Kendi kendisiyle vakit geçirecekti sadece... Ortalığı toparladıktan sonra kalan dakikaları sevdiği müziklerle hareketlendirmeye başladı. Biraz daha açtı sesi ve işte o şarkı çalmaya başladı... https://www.youtube.com/watch?v=RBumgq5yVrA


 Hangi dakikaları kendimiz için ayırıyoruz? Oradan oraya koştururken her detayı hatırlıyoruz da kendimizi unutuyoruz ya bazen. Ne yapmak istediğimizi, nerde olmak istediğimizi atlıyoruz. Bir saatte olsa kendimiz için ayırsak ya! Hani ilkokulda çalışma programı yaparken boş zaman yazardık ya onun gibi bir şey uygulasak ya kendimize. Yaşımız büyüdükçe boş dakikalarımız azalıyor gibi. Oysa biz de küçükken sanırdık ki  büyüyünce her şey istediğimiz gibi olacak. Bugün bir farklılık mı yapsak ne? Şu şarkıyı hepimiz dinleyelim de kendimize bir saat ayıralım, aynı küçükken boş zaman dilimlerinde olduğu gibi :)

02 Eylül, 2020

Eylül Ayı 🍁

 

 Bugün Eylül ayının ikinci günü. Eylül özel bir ay. Farklı mevsimlerde, insanın içinde farklı duygular oluyor. Eylül bunların karışımı. Biraz sıcaklık, hafif ılık rüzgarlar. Sonbaharın gelişi. Yerlerde savrulacak sararmış yaprakların gözümüzün önünde canlanması. Bir yılın daha sonuna doğru yaklaştığımızın habercisi Eylül.

 
 Eylül; kimine göre sadece bir ay, kimine göre sadece bir isim,  başka bir taraftan bakınca çok özel bir roman, kimisi için bir şairin  en duygulu zamanında yazdığı dizelerinin ilk kelimesi. 

 Eylül tüm anlamların bir arada bulunması bence... Çünkü kavramlar bizim ona verdiğimiz değerle anlam kazanır. 

24 Ağustos, 2020

Anatomik kalp

  


 Anatomik kalp çizimi yapmayı seviyorum. Sanırım bunda sağlık meslek mezunu olmamın etkisi var. Anatomi dersleri zordu, ama organları görmek keyifli. Daha önceleri karakalem olarak çalışmıştım anatomik kalbi, daha sonra da çizgiyle çalışmıştım. Şimdi ise renkli. En çok keyif aldığım bu oldu galiba. Renkli çalışmaları seviyorum.  

 Kalp deyince aklıma şunlar geldi; bazı insanlar karar alırken kalbini dinlemeyi tercih ediyor genelde, yani duygularını. Kendimi düşününce genel anlamda mantığımı kullanmayı tercih ediyorum. Önce duygularım ön plana çıksa da sonra düşünüp karar vermeyi daha iyi buluyorum. Mantığı kullanmak daha yararlı bence. Fazla duygusallık insanı yıpratıyor. Bide bu çizimi yapınca aklıma şu geldi. Çok küçükken kalbimizin kalp şeklinde olduğunu sanıyordum. Aslında bir bakıma doğruydu. Çünkü anatomik olarak gösterilen kalp, kalbin yarısı gibi bir şey. İki kısım birleşince de kalp şeklini oluşturuyor. O zamanlar oldukça doğrusal düşünsem de tam anlamıyla yanlış değilmiş demek ki. ❤️

14 Ağustos, 2020

Rüyalar ve Gerçekler

 

 Geçen gün rüyamda çok acayip şeyler oluyordu. Rüyada bir filmin içindeymişiz ama bunun da farkındaydık. Sonra yaşıyorduk işte o filmi. Çok gerçekçi ama gerçek olmadığının farkında olduğumuz bir olayın içinde. Daha sonrada filmin sonunu televizyondan izlemeye çalışıyorduk. Hem filmin içindeyiz hem de dışında. Hem olayların tam merkezinde, hem de bir o kadar uzağında. Ne kadar da garip. 

  Ben bu durumu yaşadığımız hayata benzettim.  Bir film gibi ve sonunu merak ediyoruz. Sonuna kadar yaşamaya çalışıyoruz. Yeri geliyor iyi bir insan oluyoruz, yeri geliyor kötü oluyoruz belkide. Sonra bir an geliyor zaten bu hayat asıl gerçek olan değil diyoruz. Ama içimizdekileri öylece bir kenara bırakamıyoruz. Tekrardan yola çıkıyoruz, durmaksızın devam ediyoruz istediklerimiz gerçekleşsin diye. Bazen bir şerit gibi gözümüzün önünden geçiyor tüm hatıralar. İyisiyle kötüsüyle, sevinciyle üzüntüsüyle. 

 Rüyamdaki gibi biz de gelecekte olacakları azıcık görsek ipucu alsak fena olmazdı belki de dedim kendi kendime. Sonra da durup düşündüm de o zaman ne heyecanı kalırdı yaşamanın, kararlar almanın. Şimdi daha iyi sanırım. Bilmediğimiz uçsuz bucaksız bir yol var ve o yolda heyecanla yürümeye çalışıyoruz. 

02 Ağustos, 2020

Ne mutlu kendisiyle barışık olana!

 
 
 Kendini farketmenin, kendini sevmenin önemini anlamanın tam zamanı bugün. Etrafımıza baktığımızda hepimiz kalıplar içerisinde yaşıyoruz. Güzel, çirkin, şişman, zayıf, becerikli, beceriksiz... Neden? Neden herkes insanları kalıplarla, belli etiketlerle anmak istiyor? Herkes dış güzelliğe takmış durumda. Kimse karşısındakinin içindeki kalbi görmek istemiyor. İnsanlar kendisini sevmeyi bırakıp başkaları tarafından beğenilmek adına kendisini değiştirmeye çalışıyor. Oysaki ben buyum diyebilmeli. 
 Ben buyum mesela; belki kısa belki uzun, belki zayıf, belki şişman, belki zengin belki fakir... Ama buyum ya ben. Kendimi böyle seviyorum çünkü. Değiştirmeden olduğum gibi. Kendimizi sevmeyi öğrendiğimiz zaman asıl kendimizi farketmiş oluyoruz. Aslında hepimiz içinde benzer iskelet sistemi olan farklı karakterleriz sadece. Önemli olan da o farklı karakterleri keşfedebilmek, ortaya çıkarabilmek. 

26 Temmuz, 2020

Bugün çocuk yanımı uyandırdım


   
  Uzun zaman çizim yapmadığımı farkettim bugün. Önce eskiz defterimin sayfalarını karıştırdım biraz. Şu çizdiğim çocuk resmi ilişti gözüme. Sonra kafamda bir soru belirdi aniden. Kim çocukluğuna geri dönmek istemezdi ki? En saf haline... Dünyanın hiçbir derdinin farkında olmamayı kim istemezdi ki? Sahi ne derdik ona, şimdi küçüklük halimiz tam karşımızda olsaydı. Ne öğütler verirdik acaba? Yaşamın sorunlarıyla uğraşırken çocuk yanımızı unutuyoruz. İçimizde o neşeli, cıvıl cıvıl halimiz hep olmalı aslında.

  Derin bir nefes aldım biraz önce. Sonra yukarı kaldırdım kafamı. Maviliği ne kadar da büyüleyiciydi gökyüzünün. İşte tam da orada duruyordu kocaman pamuksu bulutlar. Çocukluktan bahsetmişken biraz o zamanlara daldım galiba. Küçükken hangimiz kendimizi bulutların üstünde hayal etmedi ki? Biraz hayallere daldım. Hayal kurmak güzel, hayal kurmak keyifli. Gezindim biraz hayal aleminde. Çocukluğumla şimdiki halimi karşı karşıya getirdim. Oradaydım işte. Büyük tuvalin karşısında, elimde fırçamla. Ağır ağır ilerliyordu fırçalı olan elim. Boyaların karıştığı zaman oluşan o renkleri görüyordum...

 Sonra döndüm tekrar defterime. Şimdi gerçek dünyadaydım çünkü. Ama baktım ki sağımda rengarenk çiçekler. Çiçekleri seviyorum. Oldum olası onları izlemek bana keyif vermiştir. Bugün çocuk yanımı uyandırdım sanırım. Büyüsekte bir yanımız çocuk kalsın. O hep orada bir yerlerde dursun istedim ve mor çiçeği çizmeye başladım. 

17 Temmuz, 2020

Güzel olan tüm duygular, biz güzel düşünürsek yeşerecek

  Bizi büyüten  acılar var bu hayatta.  Peşimizden adım adım gelen, hep yanımızda taşıdığımız. Bir kelime duyduğumuzda bir an olduğunda tekrardan aklımızın ucuna gelen acılar. Bir daha geri gelmeyen şeyler var bu hayatta. Bir daha aynı dakikaları yaşayamayacağımız insanlar var. Hepimiz ölümlüyüz çünkü bu dünyada. Hangi birimiz bir kişinin gözyaşına merhem olursa o kazanacak işte. Kim kara bulutlar çıktığında kalbinden  güzel bir dua geçirirse onun gökyüzü maviye boyanacak. Kim sevgi tohumlarını saçmayı seçerse etrafına onun çiçekleri hep açacak. Her umut, her sevinç , güzel olan tüm duygular biz güzel düşünürsek yeşerecek.