09 Şubat, 2021

Ağaç Ev Sohbetleri # 77

 

Bu haftanın konusunu öneren blog ve yazısı: https://ucunkuslar.blogspot.com/2021/02/agac-ev-sohbetleri-77-cocuklara-ve.html

           "Çocuklara ve gençlere kitap okuma alışkanlığının kazandırılması"


 Küçükkenden beri bir şeyler okumayı karalamayı seven biriyim. İlkokulda okuma alışkanlığı edindiğimi düşünüyorum. İlkokul öğretmenimiz sayesinde sınıfımızda minik bir kütüphanemiz oluşmuştu. Herkes üç dört kitap aldı. Bir de öğretmenimiz set halinde kitaplar almıştı. Hani Gülten Dayıoğlu’nun falan çocuk kitapları vardır ya onlardan. Her hafta Cuma günleri haftasonu için bize kitap verirdi. Bitirince not ederdi. Yıl sonunda en çok kim okumuş diye bakardık. Bana uzun yazılar, kalın kitaplar verilmesi hoşuma giderdi. En çok kitap okuyanlardan olduğum için kitap kurdu sertifikam vardı:) Bir de ablam da kitap okumayı severdi, hatta derece aldığı kompozisyonları, şiirleri vardı. Benim yazma alışkanlığım biraz da onun yazılarını örnek alarak başladı. Küçükken en sevdiğim kitap Ebemkuşağı olmuştu. Birden çok kez okumuştum. Neden bilmiyorum ama o kitabı okuyunca mutlu olurdum. Yine küçükken yakın arkadaşım doğum günümde bana bir kitap hediye etmişti. Ben de arkadaş grubumla beraber lisede bir çok arkadaşıma kitap hediye ettim. Lisedeki yakın arkadaşlarım da kitap okumayı severdi. Birbirimizle kitaplarımızı paylaşırdık, okurduk. O zamanlar da en çok romanları okumayı severdim. Bu yaz da kitaplığıma sığmayan önceden okuduğum kitaplarımı kütüphaneye bağışladım. Şimdi de daha çok kendi alanımla alakalı kitapları okuyorum. Sanatla alakalı kitaplara gidiyor elim hep.

05 Şubat, 2021

Kelime Oyunu 10- Yeni Yeni Öğreniyorum

 Bu haftanın kelimelerini EsTen vermiş. Ben de ilk defa katılıyorum. Kelimeler: Parmak ucu, ruh, veda, sevilmek, satır. Umarım yazımı beğenirsiniz.


 Parmak uçlarından tüm vücuduna doğru yayılan bir kasılma, ruhunu adeta dolduran bir korku sardı. Bu sıradan bir şeydi onun için artık. Herkeseydi öfkesi. Bu dünyaya gelmesinden başlayıp, neden sevilmeyi beceremediğine kadar uzayıp gidiyordu. Tüm bu birikimlerin patlamasıydı. Her yıl, bedeninden hesabını sorar gibi boğazına düğümlendi. Panik hali yayıldı yine tüm bedenine. Bu atakları ara sıra geçirirdi. Nedenini bazen çok iyi bildiğini söyler, bazen de olur olmadık zamanda tutuyor işte derdi. Yatağın yanındaki kahverengi sandalyeye tutunarak oturdu. Dizlerinin titremesini hissedebiliyordu. Başı daha fazla dönmesin diye gözünü önündeki masada duran kağıtlara doğru sabitledi. Rengi sararmış gözleri fırlayacak kadar açılmıştı. 

 Yıllar önce veda etmişti aslında hayata. Birkaç yıldır sadece yaşayan şey bedeniydi. Oradan oraya yürüyebilen bir bedenden ibaretti sadece. Sevdikleri hayattayken hiçbirinin kıymetini bilmemişti. Ama tam da birkaç yıl önce işte… Onları kaybettiğinde günden güne bunu daha net anladı. Ruhunda yaşama tutunmuş en ufak bir belirti bile kalmadı. Ruhu aslında sevdikleri gibi hayata veda etmişti çoktan, bedeni ayakta durmaya çalışsa da. Sevdikleri dediğime bakmayın ama siz. Hayattayken sevemeyip kaybedince sevdikleri desem daha doğru. Kağıtlara doğru sabitlediği gözlerini çevirdi. Eski siyah çekmecenin kulbunu tuttu açmak için. Fazlasıyla eskimiş olacak ki elinde kaldı tuttuğu gibi. Zar zor çekmeceyi açarak bir tükenmez kalem çıkardı. Son birkaç yıldır belkide düzgün yaptığı tek iş yazı yazmaktı. Tarih atarak başladı yazısına. Satırlarını yazarken çok da  düşünmedi zaten. 

Ve boş kağıda şunları sıraladı. ‘‘Hiç sevmeden sevilmeyi bekledim. Kaybetmeyeceğimi düşünerek hareket ettim.  Bir başıma sevilmeyi bekliyorum yine. Bunları biri okusa bana gülerdi. Ben de hep güldüm. Acınası halime gülüyorum yine. Baksana neye tutsam elimde kalıyor. Birde konuşuyorum kendi kendimle şimdi de. Sanki görecekler gibi baksana falan diyorum. Artık sadece bu hayatta öğrendiklerimi yazıyorum. Yaşarken öğrenemeyip, ruhum öldükten sonra öğrendiklerimi yazıyorum. Deli sanan da olabilir beni. Ama ben de daha yeni yeni öğreniyorum. Sevmeyi de sevilmeyi de yeni yeni öğreniyorum…’’