08 Ocak, 2021

Yeni uğraşlar

 

 Merhaba sevgili blog okuyucularım:) Bu sıralar farklı meşguliyetlerle uğraşıyorum. Uzun zamandır istediğim bir müzik aleti vardı ve onu alacağım kesinleşti. Ukulele alacağım. Şarkı söylemek zaten çok sevdiğim bir hobim bu yüzden ukulele almaya karar verdim. Biraz gitar geçmişim olduğu için kolay öğrenebileceğimi düşünüyorum. Finallerden sonraki ara tatilimde kesinlikle ukulele öğrenmekle uğraşacağım. Ve bu sıralar şiir, şarkı sözü yazıyorum. Belki zamanla yazdıklarımı burada da paylaşırım. Yazma konusunda açıkcası kendimi aşırı başarılı bulmuyorum ama duygularımı yazıya aktarmak iyi hissettiriyor. Zaten blog açma nedenim de bu histi. Kendi kendime yazdığım şarkıları yorumlayıp okumaya falan çalışıyorum. Bu bana keyif veriyor. Dediğim gibi çok çok iyi yazdığımı düşünmüyorum ama yazarken iyi hissetmem bence en önemlisi. Bu da biraz resim yapmak gibi ne kadar okursan ne kadar çok yazarsan o kadar geliştirirsin. Farklı alanlarla ilgilenmek mutluluk veriyor. Sanırım ukulele alınca en çok ilgileneceğim o olacak. Umarım sıkılmam ve iyi çalabilirim. Bu arada eklediğim fotoğraf duvara yaptığım yeni çalışmam😊  Siz neler yapıyorsunuz? diye sorarak yazımı sonlandırayım.


02 Ocak, 2021

Hoşgeldin yeni yaşım!

 

 Bugün günlerden 2 Ocak ve benim doğum günüm. 20. Yaşıma girmiş bulunmaktayım artık. Zaman o kadar hızlı ki ne ara çocuktum, ne ara büyüdüm farkında bile değilim. En güzel, bir o kadar da zorlu yıllarımı yaşıyorum hayatta sanki. Hayatım kendi kararlarımdan oluşmaya başlıyor, duygularım, fikirlerim daha bir netleşiyor… Nasıl denir daha da bir yaşamanın bilincindeyim gibi. İstiyorum ki bu sene bana birçok şey katsın, dolu dolu bir sene olsun. 20 yaşım tüm güzellikleriyle gelsin. Şu zamana kadar hayatta istediğim en büyük şeyi gerçekleştirmiş bulundum, bundan sonra da diğer hayallerim yavaştan sıralanır umarım:) Hayatımda çok mutlu olduğum anlar kadar çok kırıldığım, üzüldüğüm zamanlarda oldu. Yeri geldi hatalar yaptım, yeri geldi en doğru kararları aldım. Şimdi bir yaş daha aldım. Her yaşın ayrı bir heyecanı olur benim için. Her doğum günümde acaba bu yıl bana neler getirecek diye düşünürüm. Artık hayatımın bana getirdiği iyi ya da kötü her şeyi ‘hoş geldin’le karşılamaya başladım ama. Üzüntüye de, sevince de bir hoş geldin bırakıyorum. Bunlar da hayatın getirileri çünkü, tekdüze düşünemeyiz onu. Tekdüze olmayan bu hayatımızda aldığım yeni yaşımı tebessümle karşılayıp dileğimi dileyeyim. O zaman hoş geldin 20. yaşım!

04 Aralık, 2020

Ondan, bundan, şundan


 Herkese benden selamlarrr:) Başlığımın adı ondan, bundan, şundan. Birçok konudan ortaya karışık olan yazımla beraberiz. 

 Bende durumlar bilgisayarı açıp derse katılmak, yemek yemek, ödev yapmak, araştırma yapmak arasında rutine bağlandı hep. Akşama kadar bu koşuşturma halinden sonra pek bir şey yapmıyorum. Blogla da aramız açıldı bu aralar. Ama bugün buralardayım. Sizlerin yazılarını elimden geldiğince okuyacağım. Böyle çok koşuşturmalı olunca yazı yazmıyorum hiç. Bunu düşününce de kafamda bir soru belirdi. İnsan kafası doluyken mi daha çok yazar yoksa aklında hiçbir şey yokken mi? Yorumlarda buna cevap bulabilirsem sevinirim😊

 Vizelerim yeni bitti, göz açıp kapayıncaya kadar finaller gelir. Umarım seneye normal okul hayatımıza geri döneriz. Atölye ortamında olmayı o kadar istiyorum ki! Yeni işler ortaya çıkardıkça keyifleniyorum. İçinde bulunduğum alan tam da böyle. İş ortaya çıkana kadar birçok zorlu süreçten geçiyorsun ama sonuç seni tatmin ediyorsa eğer bu mutluluğun tarifi yok.

 Bir yönden de arada bir sıkılıyorum. Çünkü arkadaşlarımı hiç göremiyorum. Kimse kimseyle yüz yüze gelemez oldu. İnsan bazen birileriyle oturup sohbet etmeye ihtiyaç duyuyor doğal olarak. Farklı bir açıdan bakarsakta her olağandışı durumun bize öğrettiği fazlaca şey var. 2021’den ümitliyim ben, ya siz?

06 Kasım, 2020

Erteleme hayatını

 


 Çok mu sorguluyorum bazı şeyleri hayat akıp giderken. Fazla mı kontrollüyüm diyorum içimden. Sonra böyle olmam gerektiğini düşünerek cevaplıyorum yine her zamanki sorumu. Fazla hırs yapıyorum ya bazen, hemen ardından da umursama diyorum. İnsanın kendini değiştirmesi zormuş ya. Evet, çok zor. Olmuyor. Fazla inat etmesene diyorum, fazla düşünmesene. Elimde değil ki. Tabi ki kendimi değiştirmek değil mesele; neden değişmek isteyeyim ki zaten? Sadece bazen kendimi fazla yıpratıyorum.  

 Dünyada olup biten üzücü şeyleri gördüğümde de diyorum işte abartmayacaksın hiçbir şeyi. Hiçbiri bitmeyecek gibi davranmayacaksın. Öyle savunmasız bir anında her şey son bulabiliyor. Yakınlarda İzmir’de olan deprem mesela. Ne çok insanın hayalleri vardı. Ne çok planları vardı ama son buldu işte. Akışına bırakmak gerekiyor aslında da planlar olmadan da yaşayamıyoruz. En önemlisi de ertelememek işte. Sonra olur diye, sonra söylerim diye. Belki de söylememiz gereken çok şey varken, yaşamayı çok istediğimiz günler varken son bulacak işte hayatımız…

 O yüzden sözüm sana sevgili okur: Gerçekleştirebileceksen eğer istediklerini elini çabuk tut. Dilinin ucundaysa söyleyeceklerin hemen söyle, erteleme hayatını.

11 Ekim, 2020

Buralardayım :)


Selamlarr… Blogu unuttuğumu falan düşünmüş olabilirsiniz ama merak etmeyin unutmadım sadece biraz fazla yoğunum. Kafam fazla dolu olduğu içinde aklımdan yazacak bir şey geçmedi haliyle. Ama ben genelde anlık yazılar yazıyorum hemen aklımdan geçenleri not edenlerdenim. Şimdi de sizinle geçenlerde yazdığım bir yazıyı paylaşayım öyleyse.


Görüyorum ki bazı insanlar büyüse de hiçbir olgunluk gösteremiyorlar. Bazen insanların bu kadar çıkarcı olmalarına gerçekten üzülüyorum. İçlerinde hiçbir zaman en ufak bir sevgi taşıyamayacaklarını görmek üzücü. Bazı insanların kini kendisine de zarar veriyor fakat farkında bile değiller. Fazla ego, fazla nefret gördüğüm insanları elimin tersiyle itmişimdir hayatımdan her zaman. Farkediyorumda tahammül seviyem zamanla daha da düşmüş olabilir. Bazen insanlar öyle bir zamanda öyle bir davranıyorlar ki, artık eskisi gibi olamaz asla diyorsun. Ben böyle dediğimde tam da böyle oluyor. Bir kere soğursam hep o tesir kalıyor. Mevlana’nın şu sözünü çok seviyorum "Güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür’’. Keşke etrafımızdaki herkes böyle olsa, böyle düşünse diyorum kimi zaman.

Şunu da not olarak ekleyeyim buralardayım aslında ama derslerim fazla yoğun, vaktim genelde öyle geçiyor bloga çok uğrayamayabiliyorum. Hazır haftasonuyken biraz buralarda dolanayım dedim. Siz neler yapıyorsunuz? Umarım sağlığınız, keyfiniz hepinizin yerindedir.

05 Ekim, 2020

Uzaktan eğitim

 Bugün benim uzaktan eğitimimin ilk günüydü. Sabah 9da dersim vardı. Okula giderken erken kalkmak zor gelmiyordu ama böyle olunca bir garipsedim. Bloga girecek vakitte bulamıyorum. İlk günden 5 çizim bir de sunum ödevim oldu. Atölyede olmadığımız için yağlı boya yapmayacakmışız. Bu durum da beni üzdü açıkçası. Evdekiyle atölyedeki işleyiş birbirinden oldukça farklı. Zaten ilk girdiğimizde birçok okulun sitesinde olduğu gibi bizim site de çöktü, sonradan girebildik sisteme. Nasıl ilerleyecek bu gidişat bilmiyorum. Birazdan çizim yapmaya gideceğim. Umarım hepinizin günleri güzel geçiyordur. 

28 Eylül, 2020

AĞAÇ EV SOHBETLERİ #58

 


 Bu haftaki ağaç ev sohbetlerinin konusunu sevgili https://benandromeda.blogspot.com/  belirlemiş. Onun yazısınıda buraya bırakıyorum.  https://benandromeda.blogspot.com/2020/09/agac-ev-sohbetleri-58.html 
   
    Konu: Hangi mevsimin insanısınız, neden?

 Ben en çok ilkbahar mevsimini seviyorum. Havaların yavaş yavaş ısınmaya başlaması, ılık ılık esen rüzgarlar, etrafın yeşermesi, çiçeklerin açması... Tüm bu olaylar benim içime huzur veriyor.  Ocak ayında doğmuş olmama rağmen kış insanı olduğumu düşünmüyorum. İlkbahar tam benlik. Yazın bunaltan sıcağı değil, kışın soğuğu değil tam ortada. Ben kesinlikle ilkbahar insanıyım. Hatta ilkbahar mevsiminde daha da neşeli oluyorum diyebilirim. Her yerde çiçekler, tam bir doğal manzara. Yazımı da Sabahattin Ali'nin sözüyle sonlandırmak istiyorum. ''İlkbahar gibi bir mevsimi olan bu dünya üzerinde yaşanmaya değer. Ne olursa olsun...''



25 Eylül, 2020

Kendine Zaman Ayırmak

 Güzel bir güne uyandığını düşünmek istedi. Farklı bir enerji hissediyormuş. Kahvaltı yapayım ki zinde olayım diye geçirdi içinden. En sevdiği peyniri çıkardı dolaptan, reçeller, domates salatalık, canı ne istediyse onlar vardı sadece. Bir yandan kahvaltısını yaparken, bir yandan da e postalarını kontrol ediyordu. Bugünü kendine ayıracaktı öyle geçirmişti içinden. Ne isterse öyle olacaktı tüm gün. Telefonunu sessize alacaktı. Kendi kendisiyle vakit geçirecekti sadece... Ortalığı toparladıktan sonra kalan dakikaları sevdiği müziklerle hareketlendirmeye başladı. Biraz daha açtı sesi ve işte o şarkı çalmaya başladı... https://www.youtube.com/watch?v=RBumgq5yVrA


 Hangi dakikaları kendimiz için ayırıyoruz? Oradan oraya koştururken her detayı hatırlıyoruz da kendimizi unutuyoruz ya bazen. Ne yapmak istediğimizi, nerde olmak istediğimizi atlıyoruz. Bir saatte olsa kendimiz için ayırsak ya! Hani ilkokulda çalışma programı yaparken boş zaman yazardık ya onun gibi bir şey uygulasak ya kendimize. Yaşımız büyüdükçe boş dakikalarımız azalıyor gibi. Oysa biz de küçükken sanırdık ki  büyüyünce her şey istediğimiz gibi olacak. Bugün bir farklılık mı yapsak ne? Şu şarkıyı hepimiz dinleyelim de kendimize bir saat ayıralım, aynı küçükken boş zaman dilimlerinde olduğu gibi :)

22 Eylül, 2020

AĞAÇ EV SOHBETLERİ #57

 


  Bu haftaki konu sevgili DeepTone'dan gelmiş. Onun yazısını da buraya bırakıyorum. https://sadevederin.blogspot.com/2020/09/agac-ev-sohbetleri-57.html?m=1

"Roman okumak mı daha keyifli, film izlemek mi?"

Bence roman okumak çünkü romanlardaki karakterleri, olayları kendi kafamızda kendi istediğimiz gibi canlandırabiliyoruz. Filmlerde ise kurgulanmış, onların canlandırdığı senaryoları izliyor oluyoruz. Evet film izlemekte çok keyifli ama ben roman okumaktan daha çok keyif alıyorum diyebilirim. Hayal dünyasına daha çok dokunuyor romanlar bir nevi kendi karakterlerimizi oluşturuyoruz. Bundan dolayı tercihim romandan yana oldu. 

18 Eylül, 2020

Manzara resmim🍀

 Bugün sizlerle yeni yaptığım bir tuvalimi paylaşmak istiyorum. İlk manzara resmi deneyimim oldu, daha önce hiç yapmamıştım ama çok keyifliydi diyebilirim. Ne demiş Claude Monet " Sanırım çiçeklere karşı ressam olmak gibi bir borcum var."